(Cousteau’nun ölümü üzerine yazılmış ve basında yer almıştır)
“Sessiz Dünya”nın kralı, sessizce terk etti yeryüzünü.
“Deniz Kızları” alıp bilinmez karanlıklara götürdüler Cousteau’yu.
Bizlere denizlerin altını, yeryüzünün tatlı tuzlu tüm sularını tanıtan; sevdiren Calypso Kaptanı sonsuzluğa yelken açtı.
Geride “Yeryüzü”ne adanmış bir yaşam ve binlerce bilimsel belge bırakarak.
Onun belgeselleriyle tanıdık sular altındaki yaşamı ve yine onun belgeselleriyle yerleştirdik “belgesel” kavramını aklımızın bir köşesine.
Yeryüzünün dörtte üçünü kaplayan sular altındaki o eşsiz ve de sessiz dünyayı bizlere tanıtmak ve sevdirmek gibi uzun ve çileli bir yaşam yolculuğunu seçmişti kendine.
“Yeryüzünü Koruyun” anlamına gelen “Save the Earth” kavramına inandı ve bu kavramın tüm insanlara önderlik etmesini istedi.
Beyazlayan saçları ve “dede” olmuş yaşına rağmen denizler ve doğadan kopmadı.
Sualtı dünyasının teknik donanımları ve gelişmeleri onun deneyleri ile şekil buldu; ivme kazandı.
Su altında kalmayı sağlayan tüpler ve su altı ile ilgili buna benzer onlarca buluşa imza attı.
Sevginin tanımaktan geçen yoluna bir parça da olsa katkıda bulunmak için “Sessiz Dünya” adlı best-seller kitabı yazdı.
“Yeryüzü” için her insanın yapması gerekenden çok fazlasını yaptı ve ardında anlamlı dolu dolu bir yaşam bıraktı.
Yapılan bir araştırmada; dünyadaki en çok sevilen kişinin Cousteau olduğu sonucu çıkmıştı.
Hiç de şaşırmamıştık, bu sevgiyi fazlasıyla hak etmişti çünkü.
Yeryüzündeki “çevre” hareketinin sarsılmaz savunucusu; doğanın eşsiz koruyucusu artık aramızda yok.
“Cousteau Society” adı ile kurduğu Kusto Derneği’nin son yıllardaki çalışmaları buzlarla kaplı beyaz kıta Antarktika üzerinde yoğunlaşmıştı.
Belki de yaşanır dünyadan umudunu kesmiş son temiz kalmış bölgenin de elden gitmemesi için yoğun bir çaba sarfediyordu.
“Yeryüzü İnsanlar İçindir”den “Yeryüzü İnsanların da Yaşadığı Bir Doğa Parçasıdır” kavramına ulaşmak için tüm birikimini ortaya koydu ve uluslararası çevre hareketinin sürekli izlediği bilimsel bir kaynak görevi üstlendi.
70’li yıllarda ülkemiz karasularında da araştırma yapan Cousteau; Saros Körfezinin kendi kendini temizleyen ender körfezlerden biri olduğu sonucuna varmıştı.
Yeryüzünden bir Cousteau geldi geçti…
“Ardında kan bırakmadan yeryüzüne mal olmuş” değerli kişilerden biri olarak gemisi Calypso’yu kaptansız bıraktı.
“Yeryüzü” kavramını tüm boyutlarıyla bizlere tanıttığı ve “Yeryüzü”ne bakışımıza yeni boyutlar getirdiği için anısı önünde saygı duyuyoruz…
Not: Cousteau’nun ülkemizdeki bir farklı tanıtımı da dinsel inançları ile ilgili olarak Şark kurnazlığı içinde yapılan birtakım spekülasyonlardı; buna göre Cousteau sözde Müslüman olmuştu; bu iddialarla karşısına çıkanlara her seferinde “kendisinin yeryüzünü korumak ve insanlara tanıtmakla sorumlu olduğunu” söyleyerek yanıt veriyordu…
Hakan Eşme – Haziran / 1997