Torosların ikinci bölüğünün ismine halk “Aladağ” der. Aladağın tabiatı ve genel özellikleri Bulgar Dağına kıyasla ayrı ayrı durumlar gösterir.
- Bu dağın toprağı Bulgar dağının toprağından daha az kireçlidir.
- Aladağın taşları çakıl ve kısmen çakmaktaşı türünden olup, kalker taşı azdır.
- Aladağ, Bulgar dağı kadar yüksek ve büyük değilse de, ondan sarp ve korkunç yamaçlarla doludur. Bu dağın en ünlü tepeleri: Demirkazık, Karınca, Karanfil, Akdağ, Kızıldağ, Bakırdağ gibi isimlerle anılır.
- Aladağ, halkın inancına göre bir maden dağıdır. Halkın bu bilgileri biraz eşilirse bu dağ baştan başa bir gümüş ve kurşun yuvası sayılır.
- Bu dağın ürünü, bereketi, ağaçları Bulgar dağından çok ve gürdür. Ormanları bol olup, çam ile meşedir. Bitkiler içinde sanatta faydası görülen ve ihracat mallarımızdan olan “Kitre” keveni meşhurdur.
- Aladağ, Torosların ortasında dik başlı, genç ve sarp olmakla birlikte ayrıca kendisinde özel bir güzelliği yaşatır. Hele Demirkazığın heybeti insana bambaşka bir yiğitlik hissi verir.
- Bu dağ ağıtları sağıt eden ünlü dereler ve pınarlar ile doludur.
- Aladağın suları Bulgar dağı kadar az değildir. Bu dağda pek çok pınara ve küçük küçük ırmaklara rastlanır. Aladağın sularında kireç o kadar çok değildir. Halk bu dağın suları için “Dertleri arıtan, dertlilere dermen veren pınarlar var” der.
- Adı sanı alkışla söylenen bu dağın en meşhur yaylaları: Almatepesi, Alatepe, Başyayla, Üçkapılı isimleriyle sayılır. Başyaylada yayılan davarın dişlerinin bile altınlaşmakta olduğu iddia edilir.
- Bulgar dağının kuzey ve güney kısımları sivrildiği halde, Aladağda bunun tersi olarak tam ortası sivri ve etrafı düzdür. Aladağın sivri ve sarp yerlerine insan bile çıkamaz. Buralarda bol geyik avı bulunur ve bu geyikler koyun sürüsü gibi sürü sürü Demirkazığın en sarp yerlerine yayılırlar.
- Bu yaylalarda konar-göçer aşiretler Bulgar dağındakiler gibi yumuşak adamlar değillerdir. Buradaki oymakların halkı yayladıkları dağın tabiatıyla uyuşmuş haldedirler.
- Bu yaylaların en büyüğü “Üçkapılı” yaylasıdır. Üçkapılı yaylası dededen, atadan kalma birçok armağanlarla doludur. Burada yaylayan oymaklar kendilerini tarihin doruğuna çıkmış sayarlar ve her sene bu yaylada yüzlerce çadır adeta kurultay havası yaşar. Üçkapılı’da her oba adamı derdini, şikayetini açık ve tok bir sözle serbestçe söyleyebilir. Vaktiyle bu yayla, Aladağın meşhur bir Pazar yeri olarak kullanılmış ve yıllarca buralarda büyük panayırlar kurulmuştur. Panayırların kurulduğu alanın ismine “Pazaryeri” denir. Bu yaylanın en anlı ve şanlı suyu “Kürt Pınarı” ismiyle anılır.
ALADAĞIN SAĞIDI
Sarıkeçili aşiretinden İdris Kahya’nın kitabın yazarına okuduğu sağıt:
Dumanlanır Aladağın alanı,
Ortasında sarı çiçek sarvanı,
Yiğit durağıda, aslan yatağı,
Dilberler hep de böyle ala mı?
Pınarında bir yenice sağlık var,
Çimeninde ıstar görmüş yağlık var,
Kızlarında bir başkaca ağlık var,
Irmağı da şu dağların ala mı?
Koçyiğitler cirit oynar dölekte,
Geyikler yaylım eder salakta,
Bir koku var toprağında, ırmakta;
Gözüm yaşı davarında kala mı?
Dadalım der; binbir dağı gezerim,
Aladağda bir yapılı gözerim,
Hak vergisi şıvgalarım ezerim,
Bağışla gör, mor sünbüllü Alamı…
(Bu satırlar Ali Rıza Yalman (YALGIN)tarafından 1928 yılında Toroslarda yapmış olduğu araştırmalar sonucu derlediği ve 1993 yılında Kültür Bakanlığı tarafından bastırılan “Cenup’ta Türkmen Oymakları II” adlı kitaptan alınmış olup; aynen sayfaya aktarılmıştır.)