Sarıkız’ın Soluğunda

SARIKIZ’ın Soluğunda…

Yağmur yağdı tüm gece. Çadırımın üstünde şıp şıp damlalar, aralıksız, kesintisiz, sürekli.

Kaz Dağları bu, bilen bilir; bulutların nasıl da döküldüğünü yeryüzüne. Pınarı bol, suyu buz, havası oksijen dolu. Eteklerindeydik gece boyu, sırılsıklam, ıpıslak.

Sabahın ilk saatlerinde yağmurun akşamki gücü ve sürekliliği azalmıştı. Yine de döküyor, dökülüyordu. Sanki koca bir yazın ertesi, içini akıtıyordu Sarıkız toprağa.

Çadırdan çıkıverdim, gökyüzüne öykülerini yazacak kadar uzayıp kalem olmuş karaçamların altında diğer çadırlara gittim, ekip arkadaşlarının bazıları uyuyor bazıları çoktan uyanmıştı bile.

Yağmur bir yudum geciktirse de bizi, düşmeliydik yollara. Sarıkız bizi bekliyor diye kurmuştuk zihinlerimizi, halbuki izin verirse dokunabilecektik zirvesine, tek bir yürek, tek bir vücut olarak.

Hızlı bir şekilde kahvaltı ve hazırlık sonrası dönmeye başladı pedallarımız. Büyülü bir dünyanın içinde yol alıyorduk, yağmur ince ince atıyordu damlalarını. Tepelere baktığımızda görülen sisin tam da içine düşmüştük. Upuzun karaçamların ardı sıra koyu bir sis bize masallar dünyasını çağrıştırıyordu.

Kah çevirdik pedalı, kah aldık elimize demir atlarımızı. İndik, çıktık, dere, tepe, soluk soluğa, ıslak kuru, akıverdik yukarılara.

Sarıkız’a yaklaştıkça soluğu daha kuvvetli duyulmaya başladı, kendisi gözükmese de rüzgarı bizi devirecek gibiydi. Sis ve soğuk havaya bir de şidddetli mi şiddetli bir rüzgar eklenmişti.

Fakat çıkmıştı ok yaydan bir kere, başlamıştı pedallar dönmeye. Zirve düzlüğüne vardığımızda toprak zemin yer yer çamura dönmüş ve zorluyordu tekerleri. Yine de tüm ekip kararlıydık. Varılacaktı Sarıkız’a, dokunulacaktı zirvesine…

Azim, kararlılık ve sabırla döndü tekerler, sisten göz gözü görmüyordu. Eteğine vardığımızda, “işte ulaştık sana” deyip, demir atlarımızı yatırdık yere, onlar da ayakta duracak gibi değildi.

Heyecanla, sevinçle, coşkuyla çıkıverdik adaklar asılmış, kayalardan kuytuluklar yapılmış ve şanlı bayrağımızın dalgalandığı zirvesine.

Der ki üstadlar, “Dağ izin vermezse çıkamazsın zirvesine” Bir kez daha izin vermiş, kollarını açmıştı Sarıkız. Dokunduk soluğumuzla onun gizemli dünyasına.

Coşkularımızı kattık sislerin arasından dağlara, gözükmeyen denizlere.

Zirveniz, coşkularınız ve soluğunuz eksik olmasın, dönüversin pedallarınız, her daim keyifle, heyecanla…

(Hakan EŞME / Coğrafya: Kaz Dağları – Sarıkız Zirvesi)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir