Rüzgar, çevirmek, pedal, fren, yağmur bazen; kar, soğuk, sıcak, terlemek, üşüyüvermek; hastalanmak da var.
Güneş, güneşlik, yakıcı, kavurucu, esinti, meltem, susamak, susuz kalmak, yağlamak, yağlanmak, duş almak, düş görmek, düşmek, kalkmak, düşlemek, bir elmayı dişlemek…
Soluklanmak, nefes nefese kalmak, yorulmak, dinlenmek, mola vermek, yola düşmek, dereleri, tepeleri aşmak, yukarıya akmak, frenlere basmak, kask takmak, eldiven, su, suluk, matara, termos, ihtiyaç, ihtiyaç molası, yatacak yer, ağaç altı, su başı.
Harita, pusula, kuzey, güney, rota, parkur, güzergah, zorluk, kolaylık, teker, tekerlek, tekerlemek, jant, tel, hidrolik, mekanik, V, sonra Y, sonra Z.
Gece, karanlık, aydınlık, reflektör, far, ışık, ışıldak, bagaj, çanta, anahtar, tamir, yama, takım, taklavat, çadır, uyku tulumu, ocak, mat…
Böyle gider bu…
Yola çıktığımızda bu sözcükleri alırız heybemize, bir de yol sevdası yüreğimize ve basarız pedallara.
Siz yoksa bagajlarımızda başka bir şey taşıdığımızı mı sanırsınız?!
(Yazı ve Foto: Hakan EŞME / Avusturya Yolları)