“Doğadan Çağrışımlar” esintili bir albüm

* Cinsi belli olmasa da zamanın imbiğinden damlayan sözler bunu yapanın bir “dişi kuş” olduğunu bize gösteriyor. Bir tığ oyası gibi ince ince örmüş, bir sanat eseri gibi işlemiş.

Göğün mavisine karışmış, ona örtü olmuş yapraklarıyla heybetli bir çınar ağacı.
Çınar varsa su var, su varsa hayat vardır orada.

12 Hayvanlı Kadim Türk Takvimlerinde 12. Ayın sembolü olan bir “Tonguz” iskeleti.
Bu yılda doğanlar övünmeyi, rahatı, sessizliği ve temizliği severler. Kötü işlerden korkarlar. Bu tarz işlere karıştıklarında engellemeye, önünü kesmeye çalışırlar. Çok gösterişli olmasa da lezzetli ve güzel yemekleri severler, imiş.

Yeşil ve Sarı yan yana gelmeye görsün, bir sıcaklık gelir bakışlarına, bir kuşun omuzlarına konması, içinde bir çakıl taşının ısınması gibi.
Bunun dışında, renklerden bize bir başka çağrışım da “nereden-nereye” denecek şekilde Brezilya formasıdır.
82 Dünya kupasındaki efsane kadro hala akıllarda: Zico, Socrates, Falcao, Serginho, Junior, Peres, Dirceu, Eder ve bunu hatırlayan 74 Dünya Kupasındaki Alman Milli Takım kadrosunu da hatırlar muhakkak: Beckenbauer, Gerd Müller, Sepp Maier, Breitner, Vogts, Netzer, Overath, Bonhof, Schwarzenbeck

Atalarımız taşlara damgalamışlar boy simgelerini uzun göç yollarında, bu ise doğanın likenler ile kaya üzerine işlediği bir “tamga”

* Spiral yapısıyla sonsuzluğu çağrıştıran Salyangoz kabuğunun büyüme oranı bize Fibonacci sayı dizisini verdiği gibi “Altın Oran” için de kullanılan bir simge.
Biz kısaca “Salyangoz” deyip geçiyoruz. (!)
Fibonacci Dizisi: 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21,.. diye devam eden her sayının kendisinden önceki iki ardışık sayının toplamına eşit olduğu sayı dizisi.

Kara kalem bir çiziktirmenin içinden kopup gelmiş karanlık ve bir yudum da fantastik bir ağaç dalına tünemiş iki canlı

“Breathe, Breathe in the Air…” diye başlar “Ayın Karanlık Yüzü” ve sonra ve sonunda der ki: “Ayın karanlık yüzü yoktur gerçekte; aslına bakarsan karanlıktır tamamı”

Aydede’ye gölge yapmış iğne uçlu çam yaprakları, gerisi sonsuz bir boşlukta minik gezegenler, yıldızlar, kuasarlar…

İnişlerim, çıkışlarım
O kendimden kaçışlarım
Gidişlerim, dönüşlerim
İçimdeki sır
Yokuşlarım, kalışlarım
Umutlarım, kaygılarım
İnançlarım, gözyaşlarım
Ben miyim bu şarkıdaki satırlarım
Yol gibi, yolculuk gibi, soluk gibi
İnişler, çıkışlar

* Edgar Allen Poe’ya bir selam, “The Raven” demişti yıllar önce dizelerinde, karşımıza çıkan ise keskin bakışlarıyla bizim buranın “Garga”sı.
Kuzgun bir adamın kapısını çalar. Adam evinde oturmaktadır. Vakit geceyarısıdır ve yılın sonlarına gelinmiştir. Adam uykuya dalar ve zaten Poe'nun anlattıklarının gerçek dünyada mı yoksa rüya aleminde mi geçtiği bu yüzden bilinmez.
Adam kuzgunu, Lenore’den, yani ölüler dünyasından haberler getirdiğini düşünür ve ona sorular sormaya başlar. Soruların karşılığında aldığı cevap ise hep aynıdır: Nevermore.
Bu yanıtın hem anlamı vardır hem de yoktur. Bilinç ve bilinçaltının karşılaşması da bu noktada gerçekleşir. Aslında adam monolog halindedir ve kuzgun bunun için sadece bir köprü oluşturur.