Yoksa boşuna mıdır çekilen acılar?
Her seferinde akla kanca olmuş “Ne işim var bu zorluğun ortasında?!” sözleriyle mi yol alınır.
Dere kesmiştir yolunu, karşıya geçilecektir. En dar, en sığ yer arar gözler.
Çamur yapışır tekerine, bırakmaz bir adım ileri.
Derin bir yarık; içinden geçerken yüzünü, gözünü, kolunu, bacağını çizen otlar, çalılar, ağaçlar.
Bir yandan akan boncuk boncuk ter; diğer yandan yolu, izi bulma çabası.
“Hadi çıkalım şu cehennemden” diye bir ses yankılanır içinde ve ardından o bitip tükenmeyen “Ne işim var benim burada?!” sorgusu.
İz bulunur, yol perde perde açılır.
Bulutların dağılması gibi dağılır tüm karabasanlar, teker son hızıyla döner.
Boşuna değildir acılar; damlaya damlaya birikim olur.
Ve bu kez özlem kavurur içini. Bir daha ne zaman soracağım bu soruyu, bu sorguyu dercesine, yeni bir macera beklenir.
Emin olun ki beklenen de en kısa zamanda gelir…
(Hakan EŞME / Coğrafya: Korudağlar)