Sarı Saçlım, Mavi Gözlüm

Sarı saçlım, mavi gözlüm
Bir daha gel, gel Samsun’dan…
NİYE?!
Niye bir daha gelsin?
Bir kez daha kurtarmak için mi?
Bir kez kurtarması yetmemiş olmalı.
Sen burnunu çamura batıracaksın sonra da “Gel kurtar beni!” diyeceksin.
Kaç kez gelmesi gerekiyor bu durumda?
Dünya tarihinde; kapanan bir devrin, büyük bir gümbürtüyle çöken bir imparatorluğun içinden; bozkır topraklarında, hasta, eğitimsiz ve savaştan yorgun, dört bir yandan sürülüp gelmiş bir topluluğu uluslararası dünyaya kabul ettiren; bunu yaparken de attığı her adımı belgeleriyle ortaya koyan yani geride izlenmesi gereken ayak izlerini çok net bir şekilde bırakmış bir kurucu önderin yolundan çıktığını kabul etmek değil midir onu bir daha çağırmak?
Bir daha gel, bir daha kurtar ve sonra biz yine mirasyedi gibi bu kurtuluşu gözümüz dışarılarda kahraman ararken hoyratça harcayalım.
Sarı saçlım geldi diyelim, daha ilk kongreye giderken altındaki zemini delegeler alıverir de ne olduğunu anlayamaz.
Dönüp bir aynaya bakmalı ve biz kök değerlerimizden nasıl ve ne zaman uzaklaştık diye kendi kendimize sormalı.
Bazılarımız sıcak çöl kumlarının arasında boncuk bulmaya çalışıyor, bazılarımız bunu kuzeyin soğuk buzlarında arıyor ve bazılarımız da son dönemde boncukları okyanus ötesinde bulduğuna inanıyor.
Topraklarına girilmiş, kökleri unutturulmuş ve ne olduğunu kim olduğunu bile tam olarak ifade edemeyen bir hanedan kulluğundan bir ulus devlet yaratmanın günümüzden 100 yıl önceki zorluklarını insan düşünemiyor bile.
Ama bunlar yapılmış ve her yapılan da sonraki kuşaklara örnek olsun diye belgelenmiş, köşe taşları, kurumları oluşturulmuş; bir taraf mirasyedi gibi bunları harcayıp devrimi dışarıdan ithal etmeye çalışırken, diğer taraf da Amerikan Yeşil Kuşak duvarının mümtaz bir tuğlası olmak için çeklerin senetlerin peşine düşmüş ve bu hengâme içinde her yan çöl fırtınalarından gelen kum tozlarıyla darmaduman olmuş.
Hadi geldi Sarı Saçlı diyelim, diyecek ki: “Tam Bağımsız Türkiye” sen ne diyeceksin? “Ama öyle olmaz, önce alt yapı, sonra üst yapı, üretim araçları, jakobenlik…” diye tartışıp bin parçaya bölünürken, “Atı alan Üsküdar’ı” geçecek.
Hadi geldi ve “Türk, öğün çalış, güven” dedi, senin kök değerlerini, kafatasını ölçmeden bu değerlere evrensel olarak sahip çıkmanı istedi, ne yapacaksın? “Bizim önceliğimiz kuşak duvarını yeşile boyamak, bize böyle öğretildi ve hatta binlerce yıllık geçmiş köklerimizin çöl kumlarıyla bastırılması ve sadece kum fırtınasına göre tepki koymamız mı istendi? diyeceksin.
Sana kökünün varlığını gösterdi bunun bir onur kaynağı olduğunu ifade etti ve bunu evrensel bir dille kör bir bağnazlığa bulanmadan yaptı. Sen ne yaptın? Ona sahip çıkmak yerine Yeşil Kuşağın duvarına tuğla olmaya, benlik ve kimliğini çöl kumlarında boğmaya koştun.
Ne kum fırtınasıymış arkadaş, her bir kuşağı boğup kendi kuyusuna çekiyor fakat yine de tam anlamıyla o gömleği üzerine giydiremiyor, çünkü o gömlek binlerce yıllık geçmişe ve sağlam bir bilince sahip ulusa o kadar dar ki, giymeye çalıştıkça dikişleri patlıyor.
İşte o yüzdendir bu milli mücadele, seni boğmak isteyen yedi düvele karşı olduğu gibi seni çöl tozlarından kurtarmanın, benliğini, köklerini sağlıklı bir şekilde bulman için atılmış bir ilk adımdır.
Adım 1919’da atılmış ve meşale yakılmıştır, bu ateşi canlı tutmak ise ilk önce gençliğin ve sonra da kendini bu topraklara ve bu ulusa ait gören herkese aittir.
Bu ateş çöl tozlarıyla söndürülmek istense de yüreklerde yakılmıştır, sönmez ve sönmeyecektir.
Seni bir kez daha saygıyla anıyoruz Atam, bize binlerce yıllık köklerimizi unutturmadan, sahip çıkarak ve gücümüzü onlardan alarak; bilimin ışığında çağdaş uygarlık düzeyine erişmemiz gerektiğini işaret ettiğin için.
Dip Not:
– Kim ki “Atatürk” ve “Türk” sözcüğünden hortlak görmüş gibi kaçar; durup düşünecek, ipinin ucunu arayacaksın.
– Kim ki bu sözcükleri bir bütün olarak görmez de tek tek ele alır ve sadece ele aldığını sahiplenmeye çalışıp diğerini ötelerse, ona da bu binlerce yıllık tarihsel süreci anlamamış gözüyle bakacaksın.
İllüstrasyon: Anonim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir