Karacaoğlan’dan Dağlı Maniler

Sana diyom Bulgar dağı,
Senden özge dağ olmaz mı?
Sende yaylayan güzelin,
Al yanağı bal olmaz mı?

Bulgar dağı iki çatal,
Sularında güller biter,
Bir yar sevdim bana yeter,
İki seven deli olmaz mı?

Bulgar Dağı para para,
Kimi al giyer, kimi kara,
Selam söylen nazlı yara,
Ayrılanlar dert görmez mi?

Yol üstünde iki hanlar,
Hani sana konan canlar?
Sevip sevip ayrılanlar,
Yanar yanar kül olmaz mı?

Mahın Karacaoğlan mahın,
Dünyalarda kalmaz ahın,
Senin gibi padişahın,
Bencilen kulu olmaz mı?

* * *

Yüce dağlar, ne kararır, pusarsın,
Aştı mı ola kömür gözlüm başından?
Azıcık derdime dert mi katarsın?
Alem sele gitti gözüm yaşından!

Ey Karadağ melul melul kalasın,
Ateş düşe cayır cayır yanasın,
Dilerim Allahtan bana dönesin.
Ayrılasın gül memeli eşinden!

Zalim taşçılar taşın kessin,
Başında kızgın sam yeli essin,
Evvel benim idi, dert, senin olsun,
İnilesin burçların borandan, kıştan!

Karacaoğlan der ki, hani meralim,
Dağlar, sana söyle var mı zararım?
Yarimi yitirdim, ararım,
Gümanım var, koyağında, taşında!

* * *

Yüce dağlarından aşdım,
Yar, senin aşkına düşdüm.
Kız göğsünden düğme çeştim,
Turunçların gördüm bugün.

Dağıtmışsın kuşlarımı,
Bağışladım suçlarını,
El değmedik döşlerini,
Okşaladım sevdim bugün.

Kız sevdiğim adlarını,
Göremedim butlarını,
İnce beyaz kollarını,
Kız, boynuma sardım bugün.

Karacaoğlan haylamadan,
Aşk deryasın boylamadan,
Kavli karar eylemeden,
Ben payımı aldım bugün.

* * *

Bir sofra isterim; kimse sermedik,
Bir yayla isterim; kimse konmadık,
Bir güzel isterim; yad el değmedik,
Ellenmiş, tebellenmişi nideyim?

Severim güzeli, Bönce olursa,
Boyu uzun, beli ince olursa,
Severim atımı; dinççe olursa,
Kovulmuş, yorulmuşu nideyim?

Karacaoğlan der ki; kavli kararım;
Nedir yüce dağlar size zararım?
Ararsam pınarın gözün ararım,
Bulanmış da durulmuşu neyleyim?

* * *

Ağca kızlar göç eyledi yurdundan,
Koç yiğitler deli oldu derdinden,
Gün öyle sonu da belin ardından,
Saydım; altı güzel indi pınara.

Üçü uzun boylu, kaşların süzer;
Üçü orta boylu, zülüfün düzer,
Sanın ağca ceyren bir çölde gezer,
Sarı kınalı keklik indi pınara.

El atıp derecek Hatçe’nin gülü,
Can için saracak Ayşe’nin beli.
İkisi hampalı, bir de döndeli,
Eminem çok içti kandı pınara.

Karacaoğlan, bunu böyle söyledi;
İndi, aşkın deryasını boyladı,
Kızlar gitti deyü pınar ağladı;
Acıştım; yüreğim yandı bu nara!

* * *

Sevdiğim gülün diken olmuş,
Budanmaya budanmaya.
Tel tel olmuş zülüflerin,
Taranmaya taranmaya.

Dostum bağın dallanmış,
Dalında bülbül evlenmiş.
Şeftalilerin ballanmış,
Sorulmaya sorulmaya.

Sevdiğim bahçan güllenmiş,
Sararmış gülün kocalmış,
Sayalı belin incelmiş,
Sarılmaya sarılmaya.

Karacaoğlan der; turağmış,
Sevdiğim benden ırağmış,
Arada engel türemiş,
Görüşmeye görüşmeye.

 (Çizim: Google)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir