Gülümseyin Çekiyorum

Sıkıldınız değil mi?

Sadece sıkılmak da değil aslolan.

Yorulduk, bıktık, yıldık.

Neyi nereye savurduğu bilinmez bir rüzgârın önünde düşen bir yaprak gibi sürükleniyoruz.

Herkes, ortada dönen ve her karesinden vıcık vıcık bir sahtelik akan filmin ne olduğunu görüyor değil mi?

Tam orta yerinde sayılırız o filmin, zaman olarak değil, konum olarak.

Uçaklar, yollar, ekonomik şahlanışlar, kıskanan bir dünya, otobanlar, plazalar…

Herkes ve hepimiz yeterince eğleniyor muyuz?!

Yoksa eğlenen birileri var da biz sadece eğlendiren kişiler miyiz?

Rahmetli dedem, “İyi günler ilerde evlat derdi”

Rahmetli babamdan da hep aynı sözleri işittim “İyi günler ilerde oğlum”

Ben ne mi diyorum? Siz ne diyorsanız aynısını diyorum.

Yok hiç birimizin bir diğerinden farkı.

Hepimiz biliyoruz, söylenecek çok büyük sözler kalmadığını?!

Motorları maviliklere sürmekle başlayan yolculuk koca bir teknenin kayalara çarpması ile devam ediyor.

Ama hepimiz o teknedeyiz değil mi?!

Geleceğe salınan o güzel umutların birikimini tükettik. Dibini sıyırdık.

Hem neyin umudu, çağımız bilim ve teknoloji üzerine yeni oluşumlara yelken açarken biz yelkenleri üfürerek mi umuda yolculuk yapacağız?

21. yüzyılın başındayız henüz, daha ortası, sonu ve 22. Yüzyıl var; görebilecekler için.

Nasıl anlaşılacak bu hayal dünyasının bizi Gayya Kuyusunun ortasında bıraktığı?

Siyaset, bu var olan haliyle mi çıkaracak bizi bu kuyunun içinden?

Söylenecek tek söz: “Gülümseyin çekiyorum”

Nasıl bir düzen içindeyiz, kim kiminle ortak olmuş, kim kiminle tartışır gibi yaparken el sıkışıyor belli değil. At izi, iti izi, sarıp sarmalamış birbirini.

Sahtelik, iki yüzlülük, yüzsüzlük, vasatın her yere çamur gibi sıçraması, kültürel kaos, toplumu birbirine bağlayan ortak değerlerin her geçen gün yok oluşu, orta çağın koridorlarından günümüze ayar vermeye kalkmalar…

“Büyük Resim” yükleniyor…

Ağacı, kuşu, denizi, suyu, kadını, çocuğu, dağı, taşı, tarlası, merası; nereye bakacağımızı, neyi nasıl koruyacağımızı şaşırdığımız bir vatan.

Sayfalarca çoğaltabiliriz bunları, hepimiz her şeyi biliyor ve görüyoruz, oynanan bu tiyatronun bizi götüreceği hiçbir yer de yok!

Kandırmayalım kendimizi.

Tüm bunların üzerine yetmezmiş gibi bir de Corona salgını.

Nereye doğru gidiyor bu gemi, biri çıkıp da içtenlikle, “Yarın daha güzel olacak diyebilir mi?”

Diyebilir elbet, çünkü bu hayal ve kabus dünyasında yitiriyor insan özünü, benliğini

Der de, inanır ve inandırır mı?

Yıldık, bu her bir yere adım adım sinen sahte gösteriler, yüzsüzlük, tiyatro ve cehaletten.

Öte yandan, cebin ve de cepkenin delik olduğunu söylemeye gerek bile yok.

Yine de kuyruğu dik tutmak için belirtelim: Araç satışları geçen yıl yüzde altmış oranında artmış.

Rahatlayabilir ve dağılabiliriz şimdi.

Büyük resim daha iyi gözükmeye başladı değil mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir